İnsülin direnci, yeterli insülin hormonu salınımı olmasına rağmen insülinin vücutta etkisini göstermesindeki zorluk ya da uyarması gereken biyolojik olayların tam olarak gerçekleşmemesi olarak tanımlanabilir.
İnsülin Nedir? Ne İşe Yarar?
İnsülin; temel etkisi kan şekeri seviyesini düşürmek olan ve yağ, kas ve karaciğer gibi kan şekerini kullanan dokulara şekerin alınması ve kullanılmasını sağlayan, pankreastan salınan bir hormondur.
İnsülin hormonu, midenin altında bulunan pankreas bezinin Langerhans adacıklarındaki beta hücrelerinden salgılanır. Pankreastan insülin salgılanması kan şekeri seviyesine göre ayarlanır. Kanda şeker artınca ilk 1-2 dakika içinde hızlı insülin salgısı olur ve buna ‘’ilk faz insülin salgısı’’ denir. Bu salgı 3-7 dakika sürer. Daha sonra ikinci faz denen salgı oluşur ki, bu yavaş bir salgılanmadır ve devamlıdır.
Sağlıklı ve normal kilolu bir yetişkinde günlük insülin üretimi yaklaşık 40 ± 8 IU’dir. Metabolizması normal olan kişilerde kan şekerinin yükselmesine cevap olarak insülin salınımı artar. Kan şekeri seviyesindeki 10 mg/dl’lik küçük bir artış, insülin salınımını uyarır. Ağızdan besin alımını izleyen ilk 15 dakikada kanda insülin düzeyi hızla artar.
İnsülin miktarı, "internasyonel ünite (IU)" olarak tanımlanır. Bir IU insülin; 10 saat aç bırakılmış, 2 kg ağırlığındaki bir tavşanın kan şekerini 120 mg/dl’den 45 mg/dl’ye düşüren insülin miktarı olarak tanımlanmıştır. İnsanlarda ise 1 IU insülin ile kan şekeri düzeyinin düşme miktarı kişiden kişiye değişir.
Diyabeti olmayan sağlıklı bireylerde normal fizyolojik insülin salınımı iki şekilde gerçekleşir:
Bazal İnsülin: Kan şekerinin çok yükselmediği öğün dışındaki saatlerde ve gece saatlerinde ihtiyacı karşılayan insülin salınımıdır. Bireylerin ihtiyacı oranında salgılanır, özellikle gecenin ilerleyen saatlerinde karaciğerden glukoz çıkışını (hepatik glukoz çıkışı) baskılamak üzere hafif bir artış gösterir.
Bolüs (Prandiyal) İnsülin: Yemeği takiben kanda glukoz ya da amino asitler vb. gibi diğer maddelerin artışı ile tetiklenen insülin salınımıdır. Bolüs insülin salınımını takiben kan insülin düzeyleri (dalgaları) öğünün karbonhidrat miktarına ve içeriğine göre değişir. Normal olarak bolüs insülin salgısı, yemekten 20 ile 30 dk sonra tavan seviyesine ulaşır ve 2 saat içinde bazal düzeylerine geri döner.
İnsülin Direnci Neden Olur?
İnsülinin vücutta etkili olabilmesi için hücre zarındaki reseptörlere (almaçlara) bağlanarak hücreye girmesi ve etkisini göstermesi gerekir. İnsülin direnci oluştuğunda hücre ortamda bulunan insüline yanıtsız kalır. İnsülinin almaçlara bağlanmasını engelleyen ya da bağlandıktan sonra etkisini azaltan durumlar insülin direncine neden olurlar. Birçok farklı metabolik değişiklik ve rahatsızlık insülin direnci gelişiminde rol oynayabilir.
İnsülin Direnci Kimlerde Görülür? İnsülin Direncini Oluşturan Risk Faktörleri Nelerdir?
- Genetik yatkınlık,
- Obezite,
- Bel çevresinin genişlemiş olması,
- Hipertansiyon,
- Polikistik over sendromu (PCOS),
- Uyku apnesi gibi uyku sorunları,
- Yaşlanma,
- Hareketsiz yaşam tarzı,
- Beslenme şekli,
- Sigara içme,
- Çeşitli ilaçların kullanımı,
gibi durumlar insülin direncine neden olabilir.
Bunlar dışında;
- Yumurtalık kistleri,
- Büyüme hormonu eksikliği ya da fazlalığı,
- Strese cevap olarak salgılanan kortizol ve adrenalin hormonunun fazla salgılanması,
- Süt hormonun fazlalığı,
- Tiroid bezinin az ya da çok çalışması,
- Parathormon yüksekliği,
- Erkeklik ve kadınlık hormonu eksiklikleri,
- Gebelikte diyabet tanısı,
- Cushing Sendromu,
- Akromegali
gibi hormonal bozukluklar ve hastalıklar da insülin direnci oluşmasına neden olabilirler.
İnsülin Direnci Belirtileri Nelerdir? İnsülin Direnci Olduğu Nasıl Anlaşılır?
İnsülin direncinin varlığını anlamayı sağlayan ölçüler şunlardır:
- Bel çevresinin erkekte 102 cm, kadında 88 cm’nin üstünde olması,
- Beden kitle indeksinin 30’un üzerinde olması,
- HDL (iyi kolesterol) düşüklüğü (erkeklerde 40 mg/dl, kadınlarda 50 mg/dl ‘nin altında olması),
- Trigliserid yüksekliği, (150 mg/dl ‘nin üstünde olması),
- Açlık kan şekeri (glukoz) yüksekliği (100mg/dl ‘nin üstünde olması),
- Yüksek tansiyon (130/80 ya da daha üzerinde olması),
- Hipoglisemi belirtileri
Kişide bu kriterlerden 3’ünün bulunması, insülin düzeyine bakmadan da İnsülin Direnci Sendromu ya da Metabolik Sendrom olarak adlandırılmaktadır.
İnsülin Direnci Testi
Yukarıdaki ölçümler ve laboratuvar sonuçları haricinde kişi günlük rutinini sorgulayarak da insülin direnci varlığından şüphelenebilir:
- Yemek sonrası konsantrasyon güçlüğü, dengesizlik, baş ağrısı ya da uyku hali oluşması;
- Yemekten sonra el titremesi, soğuk terleme,
- Mide kazınması şikayetleri,
- Çabuk acıkma, geç doyma,
- Ani ve sık olarak şeker ve hamur işi yeme isteği,
- Kilo almanın kontrol edilememesi,
- Yorgunluk hissi,
- Bel çevresinin giderek genişlemesi,
- Akantozis Nigrikans adı verilen özellikle koltuk altı, kasık, boyun bölgelerinde koyu, kadifemsi cilt esmerleşmesi,
- Kadınlarda adet düzensizlikleri
gibi şikayetler ile beraber ailede kilolu ve diyabetli (şeker hastası) bireyler olması insülin direnci belirtilerinden olup mutlaka bir endokrinoloji ya da dahiliye uzmanına başvurulmalıdır.
İnsülin Direnci Tanısı
İnsülin Direnci Nasıl Teşhis Edilir?
İnsülin direnci ile ilişkili metabolik durumun değerlendirilmesinde; hastanın şikayetleri, fizik muayene bulguları ve basitçe bel çevresi ölçümü ile tanı konabilir. Ancak bazı durumlarda diyabet riskini belirlemek için ek testler istenebilir.
Açlık şeker testi (açlık plazma glukozu), şeker yükleme testi (oral glikoz tolerans testi) ve son 2-3 aydaki ortalama kan şeker düzeyini gösteren HbA1c testi istenilebilecek testler arasında yer alır. Ayrıca kan yağları, karaciğer enzimleri gibi bazı veriler de teşhis için yardımcı olabilmektedir.
İnsülin direncinin hesaplanmasında birçok farklı yöntem mevcut olsa da HOMA-IR adı verilen “HOMA (Homeostatic Model Assessment), IR (Insulin Resistance)” hesaplama yöntemi bir adım öndedir. Bu test, insülin rezistansına ek olarak pankreastan insülin üretme özelliğine sahip hücrelerin işlevleri konusunda da bilgi verir. HOMA skoru 2,5’den yüksek olarak hesaplanan kişilerde insülin direnci varlığından söz edilebilir. Bununla birlikte HOMA değerine her hastada bakılması gerekmeyebilir. İnsülin direncini klinik pratikte gösteren en iyi parametre bel çevresi ölçümüdür.
İnsülin Direnci Tedavisi
Yaşam tarzı değişikliği ve düzenli egzersiz hastaların büyük çoğunluğunda insülin direncini düzeltilebilir. Düşük glisemik indeksli beslenme (kan şekerini yükseltmeyen veya yavaş yükselten besinler) çok önemlidir. İnsülin direncinin sadece hayat tarzı değişiklikleri ile kontrol altına alınamadığı vakalarda doktor tarafından kan şekerini kontrol altında tutacak ilaçlar reçete edilebilir. Düzenli spor yapmak ve kilo vermek insülin direncini kıran en önemli faktörlerdir. Sadece egzersiz ve sağlıklı besleme ile %60 düzeylerinde insülin direnci düzeltilebilir.
İnsülin direncini bir anda düzeltecek sihirli bir besin ya da takviye yoktur. Onun yerine ne yediğinizi sürekli değiştirmek ve mümkün olduğu kadar daha çok vitamin, mineral ve lif içeren besinlere odaklanmak önemlidir.
İnsülin Direnci Tedavi Edilmezse Neler Olur? İnsülin Direnci Hangi Hastalıklara Neden Olur?
İnsülin direnci, prediyabetin en önemli nedenidir. Prediyabet kan şekeri seviyesinin normalden yüksek olduğu ancak henüz Tip 2 diyabet tanısı konacak kadar yüksek olmadığı bir sağlık durumudur. Prediyabet, diyabetik olmadan önceki dönem, bozulmuş glikoz regülasyonu veya gizli şeker durumu olarak tanımlanmaktadır.
İnsülin direnci kilolu kişilerde daha fazladır, kilo arttıkça bu direnç artar ve şeker hastalığı görülme olasılığı artar. Özellikle yağın karında iç organlar etrafında birikmesi şeker hastalığı riskini iyice artırır.
Yağ dokusundan çözünen yağ asitlerinin kanda artması hem insülinin çalışmasını bozar hem de bu yağların depolanmaması gereken pankreas gibi dokularda depolanması da şeker hastalığı gelişimine katkıda bulunur.
Yağ dokusundan salgılanan leptin, adiponektin, TNF-alfa gibi hormonların fazla veya azlığı da şeker hastalığı gelişimine katkıda bulunur.
İnsülin direnci tedavi edilmediği sürece tansiyon yüksekliği, kanda trigliserit (kan yağları) yüksekliği, ürik asit yüksekliği, göbekte yağlanma, karaciğer yağlanması, kan pıhtılaşmasına eğilim, HDL kolesterolde (iyi kolesterol) azalma ve idrarla atılan proteinde artma (mikroalbüminüri) birlikte olabilir.
Kanda dolaşan aşırı insülin;
- Obezite,
- Tip 2 diyabet,
- Hipertansiyon,
- İnme,
- Damar sertleşmesi (ateroskleroz),
- Lipid yüksekliği,
- Yumurtalıklarda kist (polikistik over sendromu),
- Karaciğer yağlanması,
- Infertilite
gibi kronik hastalıkların oluşması için uygun bir ortam hazırlamaktadır.
Son yıllarda yapılan araştırmalarda insülin direnci ve
- Kolon (kalın bağırsak) kanseri,
- Safra kanalı kanseri,
- Yemek borusu kanseri,
- Yumurtalık kanseri,
- Rahim kanseri,
- Meme kanseri,
- Prostat kanseri,
- Mesane kanseri,
- Böbrek kanseri,
- Troit kanseri,
- Lenf kanseri
ile ilgili ciddi bağlantılar tespit edilmiştir.
Alzaimer hastalığı ve insülin direnci arasında bağlantı tespit edilen çalışmalar da mevcuttur.
İnsülin direnci, vücudun metabolik ve hormonal dengesini bozarak yaşlanma sürecini de hızlandırır.